Eylül Ayı Divan Toplantısı Yapıldı
Galatasaray Spor Kulübü Eylül Ayı Divan Toplantısı Galatasaray Adası'nda yapıldı. Divan Başkanı İrfan Aktar'ın yönettiği toplantıda, Galatasaray Spor Kulübü Başkanı Ünal Aysal’ın yanı sıra Yönetim Kurulu Üyeleri Ali Dürüst, Refik Arkan, Adnan Öztürk, Aka Gündüz Özdemir, Semih Haznedaroğlu, Sedat Doğan, Celal Gürcan, Ali Gürsoy, Abdurrahim Albayrak, Mehmet Cibara ve Necati Demirkol hazır bulundu.
Geçen aya ait toplantı tutanaklarının takdimi ve oya sunulması ile başlayan toplantı, Divan Başkanlığı’na gelen evrakların okunması ile devam etti. Divan toplantısının daha sonraki gündem maddesinde 10 – 14 Ağustos 2011 tarihinde Türkiye Yüzme Şampiyonasında, şampiyon olan kız - erkek yüzme takımımıza Divan Başarı Beratları, Divan Başkanı İrfan Aktar, Galatasaray Spor Kulübü Başkanı Ünal Aysal ve eski başkanlarımızdan Dr. Ali Tanrıyar tarafından verildi.
Daha sonra Başkan Ünal Aysal, Yönetim Kurulunun ilk 100 günlük Yönetim çalışmaları hakkında Divan kuruluna bilgi sunmak üzere kürsüye geldi. Başkan Ünal Aysal konuşmasında şunları söyledi:
Yönetimi devraldığımızdan bu yana 100 günü geride bırakalı iki hafta oluyor. Bildiğiniz gibi programımızı açıklarken, hedeflerimizle bağlantılı olarak 100 gün, 1 yıl ve 3 yıl olarak 3 dönemden, 3 aşamadan söz etmiştim. Bunda amaç belliydi: Tabiri caiz ise fili tek lokmada yutamayacağımız için parçalara bölmek, önceliklere göre hareket etmek, uzun dönemli hedefleri gözden kaçırmadan birikmiş sorunları çözmek ve sorunların azalacağı bir yapıyı adım adım kurmak.
Bugün sizlerle bu sürecin ilk 100 günün gelişmelerini, neleri yapıp, henüz neleri yapamadığımızı, nasıl bir süreci yönettiğimizi ve sonuçlarını paylaşmak istiyorum. Hatırlayacaksınız ilk 100 gün için kendimize şu temel hedefleri koymuştuk.
Galatasaray Spor Kulübü ve bağlı kuruluşların resmini çekmek ve yakından tanımak
Vadesi gelmiş hatta geçmiş ödemelerin bir kazaya gelmeden programa sokulması
Borçların yeniden yapılandırılması, yeni bütçenin ve faaliyet kalemlerinin onayınıza sunulması, tüm şubelerin ihtiyaçlarının tespiti ve futbol başta olmak üzere her branşta Galatasaray’a yakışan kadroların transferi, bağlı şirketlerin, şube yönetimleri de dâhil olmak üzere idari açıdan profesyonel yapının temellerinin atılması.
Özetleyecek olursak:
Mali sorunların çözümüne dönük yol haritasının çizilmesi,
Sportif başarı için yapılacak transferler ve yeniden yapılanmanın gerçekleşmesi,
Kurumsallaşmanın ilk ve önemli adımlarının atılması, görevin başlatılmasıi
İlk icraatlarımızdan bir tanesi gerçekçi ve doğru bir mali durum tespiti için yaptırdığımız auditing (denetleme) çalışması oldu. Ortaya pek iç açıcı bir mali tablonun çıkmadığı malumunuz. Son Divan toplantısında sizlere kapıda sıraya girmiş 59 milyon dolarlık bir alacaklılar ordusundan bahsettiğimizde sizlerin de neler hissettiğinizi hatırlayınız.
Doğrusu süreci yönetmekte zorlanmadık diyemem. Hatta beklentimizin üstünde zorlandık. Çünkü sadece birikmiş ve aciliyet kazanmış büyük bir borçla karşılaşmadık, aynı zamanda tekrar yüzünü gösteren bir global finans krizinin içinde bulduk kendimizi. Yunanistan, Amerika, İtalya, Portekiz, ispanya, Fransa derken tüm finans dünyasında müthiş bir kriz ortamı yaşanıyordu. Bankalar eski rahatlığında değildi. Sizin de kulüp olarak hemen hemen tüm varlık ve gelirleriniz temlik edilmişse işiniz çok kolay olmuyor. Para bol iken, ekonomiler yükselişte iken para bulmak kolaydır. Dünya ekonomik tarihinin en sert krizinin yeni ve güçlü bir dalgasında gemiyi karaya oturtmamak o kadar kolay değildir.
Ayrıntılarına girmeyeceğim, Mayıs sonu itibariyle 149,6 milyon USD olan kısa ve orta dönemli banka borçlarımız 132,8 milyon dolara indirilmiştir. 59 milyon dolarlık muaccel borçlar ise son 115 günün giderlerinin eklenmesine rağmen 57 milyon dolara inmiştir. Bununla beraber kendimizi henüz istediğimiz yerde görmemiz mümkün değil. Konjonktür bakımından biraz daha şanslı olsaydık bu çok kısa sayılabilecek süreçte daha büyük mesafeler alabilirdik. Bunu ancak belli ölçülerde başardık ve daha çok yolumuz ve harcanacak mesaimiz var.
Ekonomiden başlamışken müsaadenizle devam edeyim. Galatasaray çok değerli varlıklara sahip. Dolayısıyla her maddi sorunun üstesinden gelebilecek imkânları olan bir kulüp. Mesele var mı, yok mu meselesi değil. Mesele bu varlıkları iyi değerlendirmek, ekonomik bakımdan kulübü iyi ve bilinçli yönetmek meselesi. Bunun için 9 Temmuz’da Genel Kurulumuzdan yetki istedik ve sağ olsunlar bu yetkiler eski yönetimlere olduğu gibi bize de verildi. Riva arazisibu değerlerin en önemlisi. Bu konuda dört bir koldan çalışıyoruz. Çözüm için piyasaların biraz daha güçlenmesini beklememiz gerekiyor. Elimize ulaşan tekliflerin en yükseği kadar en garantili olanını tercih edeceğimizden emin olabilirsiniz.
Ali Sami Yen Spor Kompleksi Türk Telekom Arena başlı başına bir olaydı. Tamamlanmamış bir inşaat, net olamayan devir ayrıntıları gibi birçok çözülmemiş sorunu kucağımızda bulduk. Yoğun bir çalışmayla çoğunu netleştirdik. Devir teslim anlaşmamızı imzalar iken bütün eksikleri tek tek tespit ederek muhataplarımıza yükledik.
Bir başka önemli işimiz stadyum gelirlerimizin ciddi bir bölümünü paylaşmak zorunda kaldığımız kuruluşla olan uzun vadeli ve oldukça pahalı olan anlaşmamızı feshetmek oldu. Yeni durumda bilet ve kombine gelirlerimizin tamamı kulübümüze kalacaktır. Önümüzdeki 2,5 yıllık bir dönem için bunun bize ekonomik katkısı 7 milyon dolardır.
Florya, Mecidiyeköy, Kalamış, Galatasaray Adası gibi hepsi çözüm bekleyen meselelerimiz var. Hepsini ilk 100 güne sığdıramayacağımızı biliyorduk. Ama en azından bunların hepsi ile ilgili etütler yapıldı, stratejilerimiz belirlendi, uygulama safhasına geçildi. Önümüzdeki bir yıllık etapta bu çözümlerin de devreye girmesi ve büyük çapta gerçekleşmesi program altına alındı.
Değerli arkadaşlarım,
Galatasaray’ın varlıklarını değerlendirmek ve elde edilen para ile gecikmiş borçlarının temizlemek, ekonomik meselelerini çözmek demek değildir. Finansal kredibilitemizi yeniden düzeltmek, çarkların dönmesini sağlamak, “günü kurtarmak” alışkanlığından çıkmak, uzun vadeli projeler üretebilecek, yatırımlar yapabilecek ve devamlı gelirle akar sağlayabilecek bir konuma gelmek ana hedefimizdir.
Asıl mesele yeni, çağdaş projeler üreterek ek gelir kalemlerini arttırmaktır. Açıklıkla söyleyeyim pek çok projeye başlamış olmakla birlikte kendimizi bu konuda henüz hedeflediğimiz yerde görmüyorum. Zira sizlerin de izlediğiniz gibi malum gelişmeler nedeniyle ilk 100 günün hemen hemen tümü tipik bir kriz yönetimiydi. Ekonomik krizler, şike krizleri ve transfer uğraşları hepimizin çok zamanını aldı. Almaya da devam ediyor. Profesyonel kadrolarla yeni yapılanmayı tartışacak, projeleri uygulamaya koyacak yeterli zamanı bulamadık. Ama en azından nelerin yapılması gerektiğinin çok net olarak resmini çıkarttık.
Kabul edersiniz ki, geride bıraktığımız dönemde, tüm beklentilerin dışında, özellikle Türk Futbolu açısından son derece sancılı, olağandışı bir süreç yaşadık. Günlük iş akışımızı, önceliklerimizi etkileyen bu sürecin sona erdiğini de söylemek henüz mümkün değil.
Öncelikle belirteyim, iş akışımızın ve dolayısıyla planlarımızın radikal biçimde değişmesine neden olan ve medyada “Şike Soruşturması” olarak adlandırılan bu olaylar, bir kaç yönetici, sporcu ve bir kaç futbol kulübümüzün “suçlu mu, suçsuz mu?” sorularına cevap aramanın çok ötesinde ele alınması ve ilgilenilmesi gereken fevkalade önemli hassas bir konudur.
Dünya futbolunda bir kirlilik sorunu yeni sayılmaz, bu sorun uzun bir süredir mevcut.
Özellikle futbol ekonomisinin ulaştığı boyutlar ve yaygınlaşan bahis ekonomisi gerçeği karşısında kuralları ve spor etiği yeterince yerleşmemiş, benimsenmemiş ortamlarda bu beklenmeyen bir durum da değildir. Yıllardır bu tür olayların dedikodularını ülkemizde hepimiz duyarız, okuruz. FIFA ve UEFA’nın konuya nasıl bir hassasiyetle yaklaştığını, özellikle son yıllarda nasıl bir öncelik verdiğini biliyoruz. Çok önem verdiğimiz bu konudaki duruşumuzu izninizle özetlemek istiyorum.
Galatasaray Spor Kulübü olarak tüm spor dallarında, altını çizerek söylüyorum gerçek bir fair-play ortamının oluşması vazgeçilmez ilkemiz. Bu nedenle ne pahasına olursa olsun cesaretle başlatılan bu sürecin doğru, adil ve uygar bir biçimde sonuçlandırılmasının destekçisi ve savunucusu olduk ve olmaya devam edeceğiz. Tekrar ediyorum: Doğru, adil ve uygar. Hiçbir fırsatçılığa ve rekabet duygusuna kapılmadan. Ancak Türk Futboluna ve de Galatasarayımızın istikbale dönük ve özellikle yurt dışı başarı hedeflerine zarar verecek her türlü karar ve davranışlara muhalefet edip aktif mücadelemizi ve bunu savunan kurumlara desteğimizi sürdüreceğiz.
Galatasaray bir spor kulübü olmanın çok ötesinde öncelikle bir misyondur, bir kültürdür, çağdaş dünyaya açılan güçlü ve köklü bir penceremizdir. Aynı zamanda gelmiş olduğu nokta itibariyle çok büyük ve oldukça karmaşık diyebileceğimiz bir ekonomik ölçeğe sahiptir.
Kuşkusuz bu ilkelerimizi korurken Galatasaray’ın hiç bir açıdan zarar görmemesi en doğal görevimizdir. Ancak süreçte, uzun vadeli stratejilerimizi koruyarak bunlara öncelik verdik ve “bu işin ekonomisi zarar görürse, biz de bundan payımızı alırız” gibi kısa vadeli yaklaşımlara prim vermedik, tevessül etmedik. Etmeyiz, edemeyiz.
Türkiye’nin en büyük spor kulübü ve markası olarak, Türk spor tarihinin en sancılı, yönetilmesi oldukça zor ama doğru yönetilirse aynı zamanda uzun vade açısından en önemli, en hayati dönemecinde “bu yıl, bu sezon kaybımız ya da kazancımız” gibi kaygıların çok ötesinde düşünmek ve davranmak zorundayız. Bizlerin devraldığı miras budur, devredeceğimiz miras da bu olmalıdır.
İzninizle, medyadaki ne yazık ki pek çoğu objektif olmaktan uzak yorumların dışında, somut olarak duruşumuzu, görüş ve düşüncelerimizi, neler yapmakta olduğumuzu bu vesile ile sizlerle paylaşayım.
3 Temmuz Pazar sabahı hepimiz, şok edici bir kapsamda başlayan soruşturma süreciyle uyandık ve Galatasaray Spor Kulübü olarak toplumda oluşabilecek muhtemel hezeyanları önlemek için 4 Temmuz akşamı tüm camiamıza “rekabet duygularıyla hareket etmemek, süreci soğukkanlılıkla izlemek” çağırısı yaptık. Aynı zamanda Galatasaray Spor Kulübü olarak camiamıza ve kamuoyuna süreci yakından izleyeceğimizin güvencesini verdik. Hemen bir hafta sonra yapılan Kulüpler Birliği toplantısından ilke olarak alınacak kararları ve atılacak adımları desteklemek sözünü vererek ayrıldık. Ancak daha toplantıdan birkaç saat geçmeden Türkiye Futbol Federasyonu’nun televizyonda, beklentilerin aksine “bir karar almıyoruz, bir adım atmıyoruz” açıklaması karşısında, sürecin iyi yönetilmemesi hâlinde ülke futbolu olarak başımıza gelebileceklere dikkati çeken “Bu Ateş Üfleyerek Sönmez, Çözüm Zamana Yayılamaz” bildirimizi yayınlamak zorunda kaldık. Aynı bildiride karar almamanın doğru bir karar olmadığını, evrensel hukuk kurallarına uygun olarak gerekli kararların acilen alınması gerektiğini hiç bir kulüp adı ve de hiçbir cezadan söz etmeksizin dile getirdik.
Spor kamuoyunu derinden sarsan hatta ülke imajımızı etkileyen, UEFA nezdinde “işi çözmüyoruz, kendimizi yönetemiyoruz” intibaı veren bir tutumun daha ilerde tüm futbol dünyamızı ve kulüplerimizi etkileyebilecek sonuçlar doğurabileceğinin altını çizdik.
Gelişmeler malumunuz. Mesajlarımız önce tam ve net olarak algılanamadı ve kendi dostlarımız açısından bile bizi Fenerbahçe düşmanlığı yapmakla suçlayanlar oldu. Tek önceliğimizin, Türk sporunun önünün tıkanmasını önlemek olduğunu ısrarla vurguladık. Böyle bir mantıkla ve alışkanlıklarla yıllarca yaşamış bir toplumun bu reaksiyonu refleksi anlamamasını bir yerde doğal karşılamak gerektiğini gördük ve ısrarlı olduk.
Ancak bugün geldiğimiz noktada, her şey yavaş yavaş aydınlandı, aydınlanıyor. Dediklerimizin bir hırs ya da menfaat motifiyle olmadığı, Türk futbolunun kamu vicdanını rahatsız eden adaletsizlik duygusundan kurtarılması kadar saygınlığının da korunması amacını taşıdığı fark edilmeye başlandı. Bugün, bu noktada, bizi dışlamayı bile göze almış olan Türkiye Kulüpler Birliği tarafından, Şiddet Yasası’nda yapılması gerekli değişiklikleri hazırlamakla görevlendirildik.
Hukukçularımızı görevlendirerek bu konuda caydırıcılığından taviz vermeden, realist, insanca ve orantılı bir suç-ceza yaklaşımını benimseyen, alınacak kararlarda UEFA işbirliğini şart koşan değişiklik önerilerimizle birlikte Türkiye Kulüpler Birliği’ne bir sunum hazırladık.
Dik, ilkeli ve vizyoner duruşumuzu, evrensel hukuk konusundaki hassasiyetimizi, suçun olduğu yerde orantılı cezanın da olması gerektiğini aksi takdirde kuralları olan bir yarışmadan değil bir kaos ortamından söz edilebileceği konusundaki uyarılarımızı doğru okumakta zorluk çekenler bizi muhbirlikle, hatta ihanetle suçlayanların gözlerindeki bağlar açıldı. İletişimin gücü ve zaman bizi haklı çıkardı.
Sportif Başarı
En iyi bizler biliyoruz, Galatasaray özellikle Avrupa’daki başarılarıyla, almış olduğu kupalarla Türkiye’nin “dünyaya açılan penceresi” konumuna gelmiştir. Sportif başarı olmaksızın büyük bir kulüpten bahsedemeyiz. Bu nedenle sportif başarı için biz ve bizden önceki yönetimler en rekabetçi takımları yaratmak için çalıştık.
Bugün geriye dönüp baktığımda, zaman zaman basında çıkan bazı olumsuz haberlere rağmen başarılı bir transfer süreci gerçekleştirdiğimizi söyleyebilirim. Doğrusu Arda’nın ayrılması hepimiz için bir sürpriz oldu. Teknik Direktörümüz ile yapılan planlar transfer döneminin son günlerinde şekil değiştirdi. Yeni planlar yapmak zorunda kaldık.
Neredeyse bir boğuşma içinde geçen kadro yenileme sürecinin son derece itinalı ve ayakları yerde bir politikayla gerçekleştirildiğini düşünüyorum. Özellikle gelen ve giden oyuncuların bonservis ücretleri düşünüldüğünde 11 yeni ve üst düzey oyuncunun sadece 7 milyon USD fark ödeyerek kazandırılması uluslararası düzeyde büyük bir başarıdır.
Yıllık Futbol Bütçemiz
2009/2010’da 90 milyon USD, 2010/2011’de 72 milyon USD iken, 2011/2012’de bütçemiz 62 milyon USD olarak oluşturuldu.
2011–12 sezonunda toplam 30 milyon USD ile Galatasaray tarihindeki en yüksek transfer geliri elde edilmiştir. Gönderilen 17 futbolcunun 4 tanesi kesin satış, 7 tanesi kiralama, 4 tanesi biten sözleşme ve 2 tanesi de fesihtir. Elde edilen gelirin tamamı 2012 sonuna kadar Galatasaray’ın kasasına girmiş olacaktır. Bu oyuncuların 2010–11 sezonu için sabit ücretleri 17,8 milyon USD idi (sözleşmesi biten 4 oyuncu dâhil). Ayrıca 2011–12 sezonu sonrası için de 8,7 milyon USD tutarında taahhüt silinmiştir.
2011–12 sezonunda toplam 29,1 milyon USD bedelle 13 oyuncu transfer edilmiştir.
11 tanesi yeni transfer (3 tanesi 0 bonservis bedelli), 1 tanesi ise satın alma opsiyonlu kiralamadır. Söz konusu bonservis bedelleri ortalama 3 senede ödenecek ve giderleştirilecektir. 0 bonservis bedeli ile alınan oyuncuların satış değerinin 20 milyon USD’ nin üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. Transfer edilen oyuncuların 2011–12 sezonu için sabit ücretleri 28,5 milyon USD’dir. 2011–12 sezonu sonrasındaki 4 sezon için girilen toplam taahhüt söylendiği gibi 92 milyon Euro değil 65.2 milyon USD’dir (yıllık ortalama 16.3 milyon USD). Yani yaklaşık iddia edilen rakamın yarısı…
2011-12 döneminde izlenen transfer politikası ile özetle:
Galatasaray tarihinin en yüksek transfer geliri, son 5 senenin en düşük net transfer gideri ve son 3 senenin en düşük toplam futbol şubesi maliyetine ulaşılmıştır. Transfer gelirlerinin 2012 sonuna kadar kasamıza girecek olması, transfer giderlerinin ise 3 senede ödenecek olması sayesinde nakit akışımızda düzelme sağlanmıştır. 26,8 yaş ortalaması ile kadro kalitemiz ve aktiflerimizdeki futbolcu değerimiz yükselirken, yıllık ücretlerde sadece 10 milyon USD civarında bir artış olmuştur.
Yeni kadromuzun uluslararası maç tecrübesi ve kariyerleri de daha yüksektir.
2014–15 sezonundan itibaren devreye girecek geriye dönük 3 sezonun gelir/gider dengesine bakılarak, Finansal fair-play kurallarına uyum için de önemli adımlar atılmıştır.
Tabii ki bu transfer harekâtını sadece futbolda yapmakla kalmadık. Basketbol erkek, basketbol kadın, voleybol ve su topu takımlarımız başta olmak üzere daha pek takımımız yıldızlarla güçlendirildi. Zira taraftarımıza bütün branşlarda başarı vaat ettiğimizi unutmadık ve unutmayacağız.
Bu yıl mevcut takımlarımız;
3 yabancı, 5 Türk üst düzey erkek voleybolcu
3 yabancı, 5 Türk üst düzey kadın voleybolcu
3 yabancı, 3 Türk üst düzey erkek basketbolcu
4 yabancı, 3 Türk üst düzey kadın basketbolcu
olmak üzere 13 yabancı 16 Türk yeni transfer ile güçlendirilip takviye edildi.
Hiç kuşkusuz transfer önemli ama başarı için tek başına yeterli bir koşul değil. Yeterli olsaydı her yıl en çok transferi yapan takımlar hep şampiyon olurdu. Öyle olmuyor. En iyi uyumu yaratmış takımlar başarılı oluyor. Bu, sadece takımın iyi olması değil, iyi yönetilmesi de gerekiyor demek. Bundan sonrası artık Sportif Yöneticilerimiz ve Teknik Direktörlerimizin ellerinde. Biz onların isteklerini yapmak için uğraşı verdik bundan sonra aynı çabayı onlardan bekliyoruz ve buna hakkımız olduğuna inanıyoruz.
Sonuç olarak bu konularda çok uğraştık, çok çalıştık ama netice olarak şimdilik en büyük sözlerimizden birini tuttuğumuzu, yerine getirdiğimizi düşünüyorum. Ancak başarıyı yakalamak, sizlerin ve taraftarın yüzünü güldürebilmek için ileride gerekli takviyeleri de yapmaktan çekinmeyeceğiz.
Galatasaray TV
Galatasaray TV taraftarımızla olan en önemli diyalog köprülerimizden biri. Söz verdiğimiz gibi şifreli yayından çıktık, böylece 2,5 milyon haneye ulaştık. Ama çalışmamız ve hedefimiz çanak antenlere ve 15 milyon hanelik bir izleyici kitlesine ulaşmaktır. Kuşkusuz bu konuda yapılması gereken ve planlanan ama ilk 100 güne sığdıramadığımız daha çok işimiz var. Bu kabilden olarak Galatasaray Dergisi’nde aynı modernleştirici çalışmalar yapılıyor.
Kurumsallaşma ve İdari meseleler
Hemen belirteyim idari olarak Galatasaray’ın yeterli ve kalifiye düzeyde bir profesyonel kadrosu var. Ama icra açısından net bir yönetim modeli yok. Açıkçası yönetim ne yapar, ne yapmalı, yürütme ne yapar, ne yapmalı biraz ihmal edilmiş durumda. Kurumsallaşma, iş tarifleri, yetki ve sorumlulukların netleşmesi, raporlama ve bilgilendirme süreçleri ve denetim oldukça muğlâk.
Büyük bir holdingden daha karmaşık bir yapıyı basitleştirmek, etkinliğini ve verimliliğini arttırmak zorundayız. Bizi bekleyen en acil sorunlardan biri de bu ve bence en önemlisi.
Bu çok hassas ve önemli sorunun üstesinden gelmek için 10 aylık bir takvim bazında ve üç yönetim kurulu üyesinin kontrolü altında bir ihtisas şirketi ile danışmanlık hizmeti ve işbirliği anlaşması yapıldı yol haritası çizilerek süreç başlatıldı.
Bütün bunlar olurken kulüp yönetimini Arena’ya taşımak gibi ayrı bir travma yaşandı. tam sezon öncesi herkesin hazırlıklarını tamamlamaya çalıştığı bir dönemde bir de taşınma ve yerleşme telaşı yaşadık ve 30 Temmuz 2011 tarihinde bütün ünitelerimizi tek çatı altına toplayarak, daha başarılı bir koordinasyon için çok önemli bir adımı gerçekleştirdik.
Değerli arkadaşlarım,
Türk futbolunun içinde bulunduğu şu zor günlerde bütün dış koşulların olumsuzluğuna rağmen Galatasaray Spor Kulübü’nde şu 115 günlük çok kısa sürede önemli mesafeler alınmıştır. Ama yapılacak daha çok ama pek çok iş vardır. Ancak ele alınmamış, üzerine eğilinmemiş, analizi yapılmamış sorunları hemen hemen kalmamıştır.
Umarım önümüzdeki bir yıllık etapta sorunlar kesintisiz büyük bir hızla çözüme kavuşturulacaktır. Bunlar gerçekleştikçe tabiatıyla sizler ile paylaşılacak, değerli heyetinizin görüş ve tavsiyelerine sunulacaktır.
Önümüzdeki dönemin özellikle Türk futbolu açısından pürüzsüz olacağını düşünmek büyük bir saflık olur. Şiddet Yasası dışında da Türk Futbolunu bekleyen önemli sorunlar vardır. Bizler Galatasaray Spor Kulübü olarak bu konularda öncülük yapmak, lider rolümüzü bihakkın yerine getirmeye devam edeceğiz. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın.
Son olarak şunu söyleyeyim: Galatasaray ne anti-Fenerbahçe, ne anti-Beşiktaş, ne de anti bir başka takım değildir. Galatasaray, Galatasaray’dır. Bugünü dikkatle izler, yarını hazırlar, yol gösterir, yardımlaşır, art niyetli olmaz, düşene vurmaz. Dün böyleydi. Bugün böyle. Yarın da böyle olacak.
Bu bizim Türk Sporuna yeminimiz. Dostlarımıza ödemekle bitmeyecek tek borcumuz.
Başkan Ünal Aysal’ın konuşmasının ardından, 31 Mayıs 2011 tarihi itibarıyla Galatasaray Spor Kulübü ve şirketlerinin bağımsız denetimden geçmiş konsolide mali tablolarını Denetim Kurulu Üyesi Mete İkiz üyelere aktardı.
Divan toplantısının son bölümünde ise Murat Ece ve Hayrettin Kozak gündemle ilgili görüşlerini dile getirdi.